5 Aralık 2012 Çarşamba

Yok Böyle Memleket

Vallahi de yok, billahi de yok! Yok böyle memleket. Kablo tvciler yolu kazar kablo döşemek için. Elektrik direğinin yayına gelince apartmana gelen kabloyu keser. EnerjiSA ekipleri tamir eder. Dün akşam yağmur yağar, ve sadece ve sadece bizim apartmanın elektriği gider. Aradık, arıza bildiriminde bulunduk. Elbet, faturayı geç yatırsan anında elektiriğini kesen kurum fırtınalı ve yağışlı bir gece gelip onarım monarım yapmadı.

Aga, boşuna mı diyorlar altyapı kadastrosu diye birşey var diye. Boşuna mı elin gavuru yolalrın altına galeriler yapıp tüm boru hatlarını bu galeriden geçiriyor. Yolu kazmaya, kazılmışı yamamaya, diğer hattı kesmeye gerek yok. Ancak "günü kurtarma" ilkesizliği ile ancak bu kadar olur. Elektriksiz de kalırsın kalorifersiz de... Tutar komşuya gidersin gecenin bir vakti.

Hani kimsenin beğenmediği Recep İvedik diyor ya: "2009'un Güngören'inde, Avrupanın orta yerinde...". İşte doğru söylüyor. Avrupalıyım diyorsun da Avrupadan her gelişimde Atatürk Havaalanına inince hissettiğim gibi: Bu adamlar bizi Avrupaya mavrupaya almazlar...

Sağlıcakla kalın.

27 Kasım 2012 Salı

24 Kasım 2012 Cumartesi

Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun!

Tüm öğretmenlerin, mesleği öğretmen olan olmayan, insanlara birşeyleri öğretmek için çabalayan, güzellikleri, doğruları, ahlaki davranışları, tüm ama tüm iyi değerleri öğretmeye baş koymuş herkesin Öğretmenler Günü kutlu olsun.

Benim de üzerimde emeği az-çok olan pekçok öğretmenim oldu. Kimileri ile hala görüşüyorum. Hepsinin öğretmenler gününü kutlarım.

Beni de bir öğretmen olarak gören öğrencilerim öğretmenler günümü kutluyorlar. Onlara da teşekkür ederim.

Ve Başöğretmen Mustafa Kemal ATATÜRK'ü de buradan rahmetle anmak istiyorum. Kurtuluş Savaşı sonrasında asıl kurtuluşun her alanda aydınlanma ve bilinçlenme olduğu ilkesi ile büyük bir mücadeleye girişen ve arkasına tüm ulusu katan Atamızı saygıyla anmak istiyorum. Onun her fırsatta okulları ziyaret ederek, öğrencilerle birlikte ders dinlemesi, onlara moral vererek aydınlık bir Türkiye'nin önünün açılması için çaba göstermesi ne büyük bir erdemdir.

Lütfen, öğretmenlerimizi birgün değil her zaman hatırlayarak onlara haklarını vermeye çalışalım.

Sağlıcakla kalın.

19 Kasım 2012 Pazartesi

Balkondaki çiçek ve çilek

Askere gidince Aysel ve Eren de gelmişti Tekirdağ'a. O sıra evimizdeki çiçekler ölmüştü. Sonra Eren küçük olduğundan alerji yapar diye pek çiçek dikmedik. Ama yaklaşık 10 ay önce taşındığımız evimizin balkonunda çiçeklik vardı. Az buz da toprak almıyordu hani ama bunlardan bir odanınkini ve mutfağınkini toprakla doldurduk ve çiçek diktik. Yazın odanın balkonunda oturup çiçekleri seyrederek çok çay içtik.

Yazın mutfağın çiçekliğine domates ve çilek dikmiştim. Toplam 4 domates oldu. Çilek için hiç dökmedi (galiba vakti de geçmişti) ama ölmedi de. Yayıldıkça yayıldı. Ben de kuruyan domatesleri söküp yanına yukarıdaki çiçeği diktim. Havaların soğumasına rağmen tuttu, çiçek de açtı. Bu sarı çiçek de (adını bilmiyorum, latincesini de) pek bir arsız. Hemen tohumları dökülüyor ve yenileri çıkıyor. Pek de bir dayanıklı maşallah.

Sözün özü, çiçek dikmek ve yaşatmak güzel. Allah'ımi sen ne güzellikler yaratmışsın böyle!...

12 Kasım 2012 Pazartesi

O'nu kaybetmemişiz.


Bu On Kasımda ne yazayım ne yazayım derken, Hürriyet'teki haber imdadıma yetişti. Zira, bilindik şeyler yazmaktan kaçınmak istiyordum.

Demek ki 3 yıl önceymiş. Bir haber, "Atatürk" markası adının bir Birleşik Krallık vatandaşı tarafından alındığını ve buna karşı Türkiye'nin açtığı dava "Atatürk Orman Çiftliği" markası altında satılan ürünler örnek gösterilerek kaybedilmişti. Ancak 3 yıldır süren çaba lehimize işlemiş ve davayı kazanmışız. Dilerim sadece O'nun marka adını değil, O'nu öğrenen, anlayan, bilen ve O'nun ilkelerini uygulayan nesilleri de her zaman kazanırız.

Haber için: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21892305.asp

Ve sevdiğim şairlerden Orhan Seyfi Orhon'un şiirini sizinle paylaşmak istiyorum:

GİDİYOR
Gidiyor, rast gelmez bir daha tarih eşine;
Gidiyor, onyedi milyon kişi takmış peşine
Gidiyor, onsuz olan kudreti sığmaz akla
Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla
Gidiyor, izleri üstünde birikmiş yaşlar;
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.
Gidiyor, harbin o korkulu aslan yelesi
Gidiyor, sulhün ufuklarda yanan meş'alesi..
Yine bir devr açacakmış gibi ne başta o var
Hıçkıran seste o var, sesiz akan yaşta o var
Siliyor, ruhunun ülviği fani etini,
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini
Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça;
Büyüyor, gitgide gözlerden uzaklaştıkça.

Orhan Seyfi Orhon

25 Haziran 2012 Pazartesi

8 Haziran 2012 Cuma

Fındık Kremasında GDO'lu Soya

Balkondaki saksıya fındık ve kakao da mı diksek acaba?! Ama toprak, su ve havadaki zararlı maddeleri tahlil ettitmem gerek :(

NTV'nin haberi için tıklayınız.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Kredi kartı üyelik aidatı

Uzun süredir kullandığım Yapı Kredi World karta bankanın uyguladığı üyelik aidatının iadesi için Zonguldak Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yaptığım başvuru lehime sonuçlanmış ve Banka aidatı iade etmişti. Bu yıl yine aidat kestiler. Yine Hakem Heyetine başvurdum. Yine lehime sonuçlandı ve yine Banka aidatı iptal etti. Ancak sormak isterim "Be Banka! Durum ortada. Neden şu aidatı iki de bir kesip durursun?!"

Siz siz olun, işin peşini bırakmayın, aidatlarınızı geri alın.

12 Nisan 2012 Perşembe

Pekmez: El yapımı mı fabrikasyon mu?

Pekmez, bizim de oğlumuza hergün vermeye çalıştığımız, hatta her kahvaltıda yediğimiz bir ürün. Her ne kadar bakkaldan alsak da aklımızın bir ucunda el yapımı daha mı sağlıklı diye düşünüyorduk. Ama aşağıdaki bağlantıda anlatıldığı üzere eğer elyapımı pekmez üretiminde ısı kontrolü yapılmıyorsa kansorejen tehlikesi var demektir. En iyiyi bildik markalardan almak ve açtıktan sonra buzdolabında saklamak.

Haber için tıklayınız: http://www.ntvmsnbc.com/id/25339112

9 Mart 2012 Cuma

Geç Kalmış bir Dünya Kadınlar Günü yazısı


Dün 8 Marttı. Dünya Kadınlar Günüydü. Yasalar onaylandı, konuşmalar yapıldı, büyük laflar edildi. Ama ne değişti? Hala temizlik ürünleri ile ilgili reklamlarda kadınlar var. Onlar hedef kitle. Evin temizliğinden sorumlular. Bulaşık, çamaşır, cam silme. Ne kadar yüzey temizleyici, bulaşık ve çamaşır deterjanı reklamı varsa hemen hemen hepsinde kadınlar var. Birtek bir marka cılız bir adamcağızı oynatıyor. O da güçlü kuvvetli birisi değil. Ha bir de Süpermen gibi bir çizgi-karakter de oynatılıyor. Ama o da gerçek değil. İşte bir Dünya Kadınlar Gününde yine durum bu!...

ZKÜ'de bir sergi açıldı dün. Bugün de açıktı. Erkeklik İstisnai Bir Durumdur: http://tr.karaelmas.edu.tr/2012/03/sergi-5/. Bence kaçırmayın.

8 Mart 2012 Perşembe

Hangi müziği dinlemeli?

Hani derler ya "nesil farkı", "nesil çatışması" diye... Hani derler ya "ne'rde bizim nesil ne'rde şimdiki nesil?!"... "Efenim bizim zamanımızda erkekler ütüsüz pantolon giymezdi.", "Biz sanat müziği dinlerdik.". Duyarız buna benzer pekçok serzenişi büyüklerden. Haklı olabilirler. Zira onların gençliğinde bunlar revaçta idi. Buna alışkınlardı. Şimdi giyim tarzları da değişti müzikler de, değer yardıları da... Şimdi ütülenecek tarzda pantolon giymiyor çoğu genç. Zaten giyim tarzı en kolay değişenlerin başında geliyor kanımca. Baksanıza bu senenin modası ile seneninki farklı. Hadidiyelim ki "benim modam kendime yakıştırdığımdır" diyenlerdensiniz. Bu yıl giydiğiniz ile 10 sene önce giydiğiniz aynı tarzda mı? Büyük olasılıkla değil.

Bu konu nereden çıktı diyecekseniz. Geçenlerde 40'lı yaşlarında bir abimle konuşuyorduk müzik üzerine. "Gençler sanat müziği dinlemiyor" demişti. Doğru dedim. Ben de bugün belki işyerimde çalışırken sanat müziği değil Türkçe Pop (eski deyimle hafif müzik) dinliyorum. Ama bazen klasik müzik de dinliyorum latin müziği de... Nadiren sanat müziği dinleyince bu benim hoşuma gidiyorsa, çok sevdiğim davullu zurnalı Ege ezgileri dinleyince tüylerim diken diken oluyorsa, sorun çözülmiştür. Yani farklı müzikleri dinleyebilmek mesele. Ama severseniz ama sevmezseniz. Mesela birkaç ay caz dinledim. Duke Ellington felan birkaç kişiyi dinledim. Anladım ki ben caz sevmiyorum. Zorla mı kardeşim :P

Neyse!... Şimdi çalsın bakalım Hande Yener'den "TEŞEKKÜRLER".

1 Şubat 2012 Çarşamba

Barış Manço Moda 81300 İstanbul


Vay be!... Tam 13 sene olmuş Barış Manço'yu kaybedeli. Demek ki ben Zonguldak'taki yurt odamda Barış Manço'nun öldüğünü duyalı tam 13 sene olmuş. Zaman ne çabuk akıp gidiyor.

Bildik şeyler söylemeyeceğim Barış Manço için. Zaten onu tanıyanlar tanıyor. Ama o benim hayatta en kolay ezberlediğim adresin sahibiydi: Barış Manço Moda 81300 İstanbul. Ölümünden en çok üzüldüğüm sanatçıydı. Dünyayı gezme şansına sahip olduğu için imrendiğim insandı. Adam Olacak Çocuk'da çocuklarla kurduğu iletişim ile örnek olan kişiydi. Tee Japonya'larda veliaht prensleri bile yerinde hop oturtup hop kaldıracak kadar bir milletin binlerce kilometre öteden kalbini çalan kişiydi, üstelik Türkçe şarkılarla. Kendi de adı gibiydi, barış doluydu. Bu milletin özbe öz değerlerini iyi bilen ve bunları müzikle bizlere hatırlatandı. O bir taneydi. Nev-i şahsına münhasırdı. Nur içinde yat Barış Amca...